CHP’li Sertel: Bayraklı’da vatandaş müteahhittin kucağına atılıyor!

EGEDESONSÖZ- Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Atila Sertel, 30 Ekim’de yaşanan 6,9 büyüklüğündeki depremin ardından Bayraklı bölgesindeki yıkılan, hasar gören binalarda yaşayan depremzedelerin sorunlarını dile getirdi.

Bölgede deprem konutlarına verilen 5 kat sınırının çevredeki yapılmış olan ve yeni yapılacak yüksek katlı binalara göre haksızlık oluşturduğunu belirten Sertel, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın vatandaşa destek sağlayacak kredi bulamadığını; kredi bulan İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne engel olduğunu söyledi.

Bayraklı’daki deprem bölgesi hakkında yerel idarelerin yok sayıldığını aktaran Sertel, “Bayraklı’da ‘burası deprem bölgesi, 7 kat olur mu kardeşim, 5’e düşürelim’ diyorlar… İyi güzel, sen ne yapıyorsun? Az ötede 50 kat yapıyorsun ama deprem bölgesinde 5 kata düşürüyorsun. 100 metre ötesinde 50 kat yapıyorsun! Orası da deprem bölgesi, bataklık değil mi? ‘Ama oranın temeline kazık çakılıyor’ diyor… Vatandaş da kazık çaksın, niye 50 kat vermiyorsun vatandaşa? Mesela bizim bölgemizde birçok ev yıkıldı, 27 bin göç oldu yaşadığım bölgede. Osmangazi, Manavkuyu, Mansuroğlu Mahalleleri hasar gördü. Bakan diyor ki ‘Biz burada 7 katı 5’e düşüreceğiz.’ Vatandaşın evi küçülüyor, daralıyor bir de üstüne para veriyor... Zaten orayı emekli maaşıyla, ikramiyesiyle almış. ‘Evin değerleniyor’ diyor ama veremez 400 bin lirayı insanlar, nasıl verecek?” diye sordu.

TUNÇ BEY PUAN ALACAK DİYE YAPMIYOR!
Bölgede yaşanan kredi sorununa dikkat çeken Sertel, “Vatandaşa uzun vadede ödeyebileceği krediyi çıkarması lazım bakanlığın, çıkaramıyor. Krediyi bulan Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer; ona da izin vermiyor aynı iktidar... Niye vermiyor? Tunç Soyer ‘Yurt dışındaki bankadan kredi buldum, bu krediyi kullanmam için bana yetki verilsin’ diyor. Niye imzalamıyor cumhurbaşkanı? Vatandaşın sorunu çözülecek kardeşim. Siyaset gereği, Tunç Bey puan alacak diye yapmıyor. Tunç Bey’in puan almasının ötesinde bir durum var; insanlar konutsuz, çaresiz, yarın en ufak bir sıkıntıda yıkılabilecek evlerde oturuyor. ‘Burayı yık’ diyor ama nasıl yapacak yenisini? Para yok, vermiyorsun. Vatandaş emekli, 2 bin 500 - 2 bin lira maaş alıyor. Emekli adam ‘nasıl yenileyeceğim de oturacağım’ diye soruyor.. Ona da cevap yok!” dedi

Depremden sonra Bayraklı’da yaşanan sorunları TOKİ Başkanı Ömer Bulut’a Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu’nda anlattığını söyleyen Sertel, “Tam 15 dakika anlattım, komisyonda tutanaklarda da var. ‘Orası deprem bölgesi o yüzden 5’e indi’ diyor, ‘Peki, kaldır kafanı bir bak. Az öteye bak; 100 metre ötesinde 50 kat var’ dedim. Sen, Çevre ve Şehircilik Bakanı olarak 50 katı onay verdin, gittin Sağlık Bakanı’nın hastanesine verdin katları da niye gelip vatandaşa vermiyorsun? Çifte standart var. Bölge aynı bölge, fay aynı fay. Fay onun altından geçiyorsa diğerinin de altında geçiyor. O fora kazık çakıyormuş, tamam vatandaşta çaktırsın. Sen ver 50 kata izin, müteahhitle gitsin anlaşsın, evi yenilensin vatandaş...” diye konuştu.

BAYRAKLI ÇİN SEDDİ GİBİ ÖRÜLÜYOR!
Kat yüksekliklerine odaların da karşı olduğunun hatırlatılması üzerine konuşan Sertel, “Odalar kat artışı istemiyor ama aynı odaların Manhattan hattına, yeni kent planına da dava açması lazım! Şimdi hala devam etmiyor mu? Yazık değil mi? Çin Seddi gibi örülüyor... Rüzgarın girişi bile engellenecek. Yüksek binaların yapıldığı yerler kimindi kimler aldı? Zengin iş adamları yapıyor. İstanbul geldi, çöktü oraya! İzmirli kaç firma var orada? Yok, 2-3’tür… Sen eğer o bölgede yaşıyorsan ve o bölgede çifte standart uyguluyorsan vatandaş bunu sorgular. ‘Tamam 5’e düşelim ama niye az ötemde 50 kat var?’ diyor vatandaş. Halbuki 7-8 kat olsa, kontrollü bir denetim yapsa… Öyle olunca vatandaşın cebinden para çıkmadan 50-100 bin lira katkıyla konut sahibi olacak vatandaş ama sağlam temelli inşaatıyla olması lazım” dedi.

BÖLGEYİ FAŞİST CUNTA İMARA AÇTI!
Bayraklı’da yıkılan ve hasar alan bölgelerin 12 Eylül 1980 darbesi döneminde imara açıldığını hatırlatan Sertel, “O bölgenin 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası imara açıldığını bilen bir insanım, öğrenciydim o zaman. Mandalina bahçelerine, bamya tarlalarına konut yaptık. 12 Eylül sonrası oldu bu. Askeri ihtilal döneminde çıktı…  Bizim belediye başkanımız açmadı imara; bunlar açtı, askerler açtı, faşist cunta açtı. O bölgenin hiç açılmaması lazımdı imara, sen vatandaşı yerleştirdin mi, 7 kat imar verdin mi? Verdin. Şimdi sen o insanın 1 konutu olmuş hayatında bunu koruyamıyor, elinden alıyorsan, gözyaşları içerisinde mağdur bırakıyorsan o zaman sen oda da olsan, iktidar da olsan, belediye de olsan bir hükmün yok kardeşim. Senin insana herhangi bir katkın yok kardeşim” diye konuştu.

VATANDAŞI MÜTEAHHİTTİN KUCAĞINA ATIYORLAR!
Bayraklı bölgesinde müteahhitlerin dolaşarak vatandaşların depremde evi zarar görenlerden değerinin çok altında almaya çalıştığı iddiasında bulunan Sertel, konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:

“Uyanık müteahhitler geziyor şimdi orada. Deprem öncesi 1 milyon edecek daireye 300 bin lira teklif ediyorlar, arsa hakkı alıyorlar sadece. 10 yer alsa böyle 3 milyon verecek. Ne kadar düşük değer bölge için… 1 bina yapacak 3 dairede verdiği parayı çıkaracak, 7 daire kendine kar kalacak… Bu da insafsızlık, vatandaşı müteahhittin kucağına atıyorsun. Gelmiş İstanbullu müteahhitler oralarda dolaşıyor, vatandaşa teklif götürüyor. Çaresiz kalan vatandaş ne yapsın, kucağına düşüyor, ev de yapamıyor… ‘300 bin lira alırsam köye yerleşeyim’ diyorlar… Böyle şey olur mu ya? Vatandaşın malına çöküyorlar! Ben onu da anlattım TOKİ başkanına… Burada TOKİ’ye düşen görev; gelecek orada vatandaşa ‘Ben yapıyorum kardeşim’ diyecek, devlet soyunsun o işe! Sen, Tunç Bey kredi bulmuş onay vermiyorsun, kesiyorsun, cumhurbaşkanı olarak imzalamıyorsun kesiyorsun. Kendin de kredi açmıyorsun vatandaşa uygun, onu da kestin. TOKİ olarak devreye girip yapmıyorsun. Vatandaş çaresiz, müteahhitlerin eline bırakıyorsun.

Çevre ve Şehircilik Bakanı İzmir’e geldiğinde, bana da başsağlığına geldi, oturduk konuştuk, orada da söyledim. Bölge halkı çare istiyor. İZDEDA Başkanı Haydar kardeşimizle defalarca bölgeye gittik, oturdum konuştum, saatlerce dinledim. Bölge halkı çare istiyor, siyasi nutuk istemiyor, ‘bana çare’ diyor… Bir çare…”